SAVAŞ VE ÖLDÜRME VASITALARINA GENEL BAKIŞ

Dini kaynaklara göre insanlık tarihi Hz.Adem ile başlar. Evrimciler ise insanoğlu maymunun milyarlarca yıl evrimleşerek günümüzdeki halini aldığını idda ederler. Her ne şekilde insan oğlu var olmuş olursa olsun içindeki öldürme arzusu da bir o kadar eskidir. Bilinen ilk öldürme duygusunu Kabil tattı. Kıskandığı kardeşi Habil’i başını taşla ezerek öldürdü. Bütün semavi dinlerin kitabında bu cinayet, ilk insan katli olarak gösterilirken, bizim açımızdan da savaşın başlangıcı kabul edilebilir. 

İlk cinayet tabiatta bulunan bir kaya parçasıyla işlendi. Daha sonra insanoğlu yaratıcılık kabiliyetini, hükmetme ve ele geçirme yani açgözlülüğünü bastırmak için kullanarak silahlar ürettiler. Ağaç dallarına keskin taş parçaları bağlayarak veya sopaların ucunu keskinleştirerek uzak mesafelere insan gücüyle fırlatacakları mızrakları icat ettiler. Biraz daha ileri giderek ok ve yaylar yaptılar. Gelişen zaman içinde hiçbir canlıda bulunmayan akıllarını kılıç ve kalkan icat etmek için kullandılar. Önceleri avlandılar. Avlanarak temel ihtiyaçlarını giderdiler. Avlandıkça savaşma yetileri gelişti. Kazandıkları bu yetiler, bir zaman sonra kalabalıklaşan ve kabileleşen insanlar arasında üstün gelme mücadelesine dönüştü. Velasıl kabile savaşları başladı. Bu savaşlar zamanla taktik ve strateji kabiliyetleri gelişmiş insan toplulukları tarafından daha da ileri götürülerek, büyük kent savaşlarına daha sonra da ülke savaşlarına kadar ilerletildi. Savaşı kazanan insan topluluğu alt ettiği insanlara kendi kültür ve medeniyetlerini taşıdı. Böylece savaş bir yerde kültür ve medeniyeti bir yerden bir yere taşımanın kanlı bir yolu haline geldi. 

Uzun bir zaman kılıç, kalkan, mızrak, ve basit tuzaklar savaş alanında belirleyici unsur olarak yerini korudu. Kabileler ulus haline gelince ve güvenlik riski artınca yeni arayışlara giriştiler. Aradıkları şey ok, yay, mızrak ve kalkandan daha fazlası olmalıydı. İnsana kaybını ve savaşın süresini kısaltacak icatlar yapmalıydılar. Uzun arayışlar ve tesadüflere bağlı sebeplerle barut ve baruta bağlı bileşenler icat edildi. Tek Er’in kullanacağı Tüfek adı verilelen hafif silahları, toplu hedefleri ve kalın kale duvarlarını yıkan toplar takip etti. Teknoloji geliştikçe insan oğlu silahları destekleyen başka unsurları araştırdılar. Bunlarda askeri başarıyı perçinleyen psikolojik harp ve politika oldu. Silahlarının korkunçluğunu anlatmak için hedef ülkeye silahlarını anlattılar. Savaşmadan teslim olmaları için politikayı kullandılar. 

 

Barut’un icadıyla tüfek ve top da tıpkı mızrak, ok, yay ve kalkan gibi uzun bir süre savaş stratejilerine yön verdi. Her ulus kendine özgü modern savaş aletleri yaparak kendini üstün millet olarak göstermeye çalıştı. Hatta 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı toplar sayesinde İstanbul’u fethiyle çağ kapanıp çağ açıldı. Yani savaş ve yeni öldürme araçlarının keşfi yeni çağlara kapı açtı.

 Topun icadı imparatorlukların daha geniş alanlara yayılmasına sebep oldu. Artık imparatorlukların gelişme süreçlerini tamamlanıp da duraklama ve gerileme dönemlerine girdikleri zamanlarda, yeni silah arayışları bir zaman sonra tank ve savaş uçaklarının insan oğlunun öldürme güdüsünün sonucu olarak ortaya çıktı. Gelişen sanayi ve sömürgeciliğin sonucunda büyüyen imparatorlukların gözünü kan bürümüş katil yöneticileri büyük insan kayıplarına neden oldular. 1’inci Dünya Savaşı ve 2’nci dünya savaşı’nda olduğu gibi silahlar, diktatör insanların elinde milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Savaşın kazanan tarafları olmadığı için savaşı başlatan gibi kendini savunanlarda can verdi. Her savaş, dağılan ülkeler, küllerinden doğan yeni ülkeler ve değişen kültür ve medeniyetler demekti. Çünkü savaş hiç kimse için yeni bir başlangıç değildi. 

 

            Savaşlar gelişen dünya düzeninde daha kısa sürmeliydi. Öyle ki, bir bomba savaşı bitirebilmeli, düşmana çok kısa bir zaman içerisinde boyun eğdirebilmeliydi. Yine insan aklı öldürme güdüsüyle kendini motive etti ve atom bombası ve daha sonra gelişen bileşenleri ve benzerleriyle kendini göstermeye başladılar. Nükleer bombalar bir zaman sonra birbirine saldırmaya cesaret edemeyen ülkeleri karşı karşıya getirdi. Birbirlerine saldırmaya cesaret edemiyorlardı, çünkü bir nükleer bombanın topraklarına düşmesi, çok geniş alanda ve uzun yıllar etkili olacak radyoaktif reaksiyonlar yüzünden milyonların ölmesi ve uzun yıllar etkisinin sürmesi demekti. Amerika’nın Hiroşima’ya 6 Ağustos 1945’te attığı atom bombasının etkileri aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala etkisini devam ettirmektedir. Sakat doğan çocuklar, radyasyona bağlı yüksek oranda kanser vakaları ve ot bitmeyen topraklar… Bu da savaşın kazanan tarafının olmadığının bir göstergesidir. Ama küresel olarak bakıldığında dünyaya psikolojik  korkunun salınmasında başarılı olduğu görülmektedir. 

 

Nükleer saldırının son çare olarak görüldüğü bir dönemde, yeni silahlar kendini savaş meydanlarında göstermeye başladı. İnsansız hava araçları İHA ve SİHA’lar dünya savaş stratejisini değiştiren unsurlar olarak 21’nci yy.’ın yeni savaş teknolojisi olarak ortaya çıktı. SİHA ve İHA’lar  kullanılan paletli ve hantal savaş aletlerinin, dünya savaşlarının vazgeçilmezi olan bu silahların, artık çok etkili olmadığını gösterdi. Bu teknolojinin varlığı, kısa bir zaman sonra robot savaşlarının başlayacağını gösteriyor. Kabil’in bir kaya parçasıyla başlattığı öldürme yolculuğu robot ve nükleer silahlarla devam edecek. Öldürmek için sürekli bir arayış içinde olan insanlık, ileride savaşmak istiyorsa, robotlarla ve nükleer silahlarla yapılan kıyımlardan sonra taş ve sopalarla savaşacak. 

 

  Kenan Kemal

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TERÖR VE TERÖRİSTİN TANIMI

KÜRT EDEBİYATININ GİZLİ KALEMİ MALEYE BATE