KOÇERLER VE YÖRÜKLER
Göçebe yaşam tarzını benimsemiş ve mevsimlik olarak coğrafya değiştirerek yaşamlarını sürdüren insanlar topluluğuna göçebe denir. Göçebeliğe Kürt halkı “Göçmek” kelimesinin karşıtı olan “Göçer” kelimesi zamana bağlı olarak “Koçer” olarak anılır olmuştur. Koçerlerin, büyük çoğunluğu, Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde aşiret toplulukları tarafından, yayla ve göçebe hayatını hali hazırda icra ederler. Köklü gelenek ve kültür birikimine sahip aşiret toplulukları, yüz yıllardır Koçer’lik yaparak bu kültürü hala devam ettirmektedirler. Gelişen zamanın ihtiyaçları göz önüne alındığında, eğitim ve öğretimin de önemi büyük oranda anlaşıldığından, artık eskisi gibi Koçer yaşamı, çok büyük topluluklarla icra edilmez iken, kentsel yaşama yönelmekle, küçülmüş hayvan ve insan mevcuduyla, bu yaşam tarzı hala devam ettirilmektedir.
Türk halkı ise göçebe yaşam tarzına “Yörük” adını vermişlerdir. Yörük tabiri daha çok Anadolu’da yaşayan Türkmen aşiretleri için kullanılır. 11.’nci yüz yıllarda Orta Asya’dan göç ederek bu topraklara gelen aşiretler hala Anadolu’da eskiden günümüze taşıdıkları zengin göçebe, gelenek ve kültürlerini muhafaza etmektedirler. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yörükler, otorite tarafından coğrafyalarını korumak ve asayişin tesisi gibi görevler verilerek tebaası oldukları yönetime karşı, hizmetlerde bulunmuşlardır.
İkisinin de yaşam tarzlarının ortak noktası, küçük baş hayvancılık ile geçimlerini sağlamak olup, sulak ve otlak alanlarda yaşamlarını sürdürürler. Yine, hem Kürt Koçer’ler hem Türk Yörükler göçebe oldukları için yaşamlarını çadır yaşam alanlarında geçirirler. Kara kıl çadırları, en iyi yaşam ortamlarıdır. Altı ile on metre asrasında değişen büyüklüklerde çadırlara rastlamak olağandır. Bir çadır, oda oda bölümlerden oluşur. Keçi ve koyun yününün işlenmesi ile elde edilen bu çadırlar sıcak iklimlerde serin tutarken, soğuk iklimlerde yalıtım sağlayarak soğuğa karşı koruma sağlar.
Genelde Koçer ve Yörük’ler için yaşam, mevsimlik olarak yer değiştirmek ile geçer. Yaşam koşulları zorlaştığında ve hayvanlarını otlatacak alan sıkıntısı yaşadıklarında, iklim koşullarının sertleştiği zamanlarda göç başlar. Daha ılıman bölgelerde, hayvanlarını otlatacakları ve sulayacakları coğrafyalara doğru yol alırlar. Bu yolculuk, dönemsel olarak bozkırdan yaylaya, yayladan bozkırlara olacak şekilde devam eder. Yaşam koşulları eskisine nazaran çok küçük değişikliklerle günümüze kadar gelmiştir. Yemek, çay, kahve gibi ihtiyaçlarını kısmen yanlarında taşıdıkları seyyar jeneratör ve tüplerle sağladıkları gibi, büyük çoğunlukla yaylalarda topladıkları kuru odun ve çalılarla ateşlerini harlayarak bu ihtiyaçlarını giderirler. Yerleştikleri alanların en başında, sulak bir bölge olması hayati önem taşır. Hem çamaşır bulaşık yıkamak hem de hayvanlarını su ihtiyaçlarını gidermek için ırmak ve nehir kenarları arazi seçiminin önemli bir parçasıdır.
Eğitim koşulları yok denecek kadar azdır. Sürekli yer değiştirmeye bağlı olarak Koçer ve Yörük ailelerinin çocukları eğitim ve öğretimden uzak kalmaktadırlar. Yarı yerleşik olan Yörük’ler, şanslı olan kısımdır. Çünkü, yerleşik olmanın avantajı ile çocuklar okula giderken diğer taraftan geçinmenin ana unsuru olan hayvancılığın yapılması ebeveynler tarafından yapılıyor.
Koçer’ler ve Yörük’ler, günümüze kadar kültürlerini sözlü edebiyat ile aktarmışlardır. Yazılı kaynaklar her ne kadar günümüzde az da olsa görülse de, Anadolu’da Ozanların, Doğu Anadolu’da ise Denbej denilen saz ve sözle yeni nesillere aktarılması geleneği devam etmektedir. Sözlü edebiyat kültürü yeni nesele taşımak için olmazsa olmaz bir değer olarak varlığını hala korumaktadır.
Kenan Kemal
Yorumlar
Yorum Gönder